Loading...

İlçeler

Erzincan’ın merkez ilçesiyle birlikte; Çayırlı, İliç, Kemah, Kemaliye, Otlukbeli, Refahiye, Tercan ve Üzümlü ilçeleri bulunuyor. 161.191 kişiyle Erzincan merkez en fazla nüfusa, 2.333 kişiyle de Otlukbeli en az nüfusa sahip ilçelerdir.

Otlukbeli İlçesi aynı zamanda Osmanlı Devleti ile Akkoyunlular arasında Otlukbeli Savaşı’nın yapıldığı yer olarak ayrı bir öneme sahiptir. Osmanlı’nın sınır boyu şehirlerinden olan Erzincan’da görülmeye değer birçok tarihi yapı bulunuyor.

İliç ve Tercan ilçeleri tarihi eser bakımından oldukça zengin yerleşim yerleridir. Refahiye-İliç-Kemaliye hattı ilk çağ ulaşım sisteminin bir parçası olup, Altıntaş köyünde Romalılara ve daha sonraki dönemlere ait çok sayıda kalıntılar bulunuyor.

Çayırlı

Tarihi

İlçenin ilk yerleşime ne zaman açıldığı kesin olarak bilinmemektedir. Erzincan ile birlikte zaman zaman çeşitli devletlerin egemenliğine girmiştir. Bir süre Timur' un yönetiminde kalan bölge Timur'un çekilmesi ile Akkoyunlulara ve 1473'te Otlukbeli Savaşından sonra Osmanlı Devletine geçmiştir. 1916 yılında Rusların, onların çekilmesiyle Ermenilerin elinde kalan ilçe, 20 Şubat 1918 de yeniden Anavatan' a katılmıştır. 1954 yılının Haziran Ayına kadar Mans adı ile Tercan İlçesine bağlı Bucak iken bu tarihte ilçe olmuştur. Mans adı Ermeni kökenli olduğundan değiştirilerek Çayırlı adı verilmiştir.

Coğrafi Yapısı

İlçe Erzincan ilinin Kuzeydoğusunda yer alır. Yüzölçümü 1480 Km2, Yüksekliği 1520 metredir. Doğusunda Tercan ve Aşkale ilçeleri, batısında Erzincan Merkez İlçesi, Kuzeyinde Bayburt İli ve Otlukbeli İlçesi, Güneyinden Erzincan Merkez ve Tercan İlçesi ile komşudur. Parçalı, engebeli, çıplak bir arazi yapısına sahiptir. Çevresinde Keşiş, (Esence), Sipikor ve Coşan dağları vardır. Balıklı Dorum ve Mans çayları ilçe hududunu çizen Karasu ırmağına dökülür. Çok geniş olamamakla birlikte sulu tarım yapılır. Ovalar ve geniş mer'a ve yaylaları vardır. Kışları çok soğuk ve uzun geçer, Yaz mevsimi kısadır.

İdari Durum

İlçe merkezi Atatürk, Barbaros ve Fatih Mahallesi olmak üzere üç mahalleden oluşmaktadır. 37 köyün bağlı olduğu Merkez bucağı ve ayrıca 17 köyü bulunan Yaylakent Bucağı olmak üzere 54 idari birimden oluşur.

İlçemiz Eskiden Mans Mahallesi adı ile tek mahalleye sahipken1987 yılında ilçe merkezi üç mahalle bölünerek bunlardan, Atatürk Mahallesi, İlçenin içerisinden geçen Mans Çayının kuzeyi ile Cumhuriyet caddesi diye adlandırılan caddenin doğu kısmında kalan bölümdür. İlçe merkezinin 3/2 sini teşkil eder. Mahallede 1 adet banka, Pancar Bölge Şefliği, İlçe Devlet Hastanesi, İlçe Tarım Müdürlüğü, Emniyet Amirliği, İlçe Jandarma Komutanlığı ve Tarım Kredi Kooperatifi, Çayırlı Lisesi, Ziya Gökalp İlköğretim okulu, Tedaş İşletme Başmühendisliği ve bir adet de cami vardır. İlçemizde meydana gelen 1992 depremi sonrasında mahalleye 94 adet deprem konutu yapılmıştır.

Barbaros Mahallesi, İlçenin içerisinden geçen Mans Çayının güneyinde kalan bölümü teşkil eder. Bu mahalle eski yerleşim yeridir. Mahallede Müftülük binası ile bir adet camii vardır.

Fatih Mahallesi, İlçenin içerisinden geçen Mans çayının kuzeyi ile Cumhuriyet Caddesi diye adlandırılan caddenin batı kısmında kalan bölümdür. Mahallede Hükümet Konağı, Ziraat Bankası, Belediye Hizmet Binası, 29 Ekim İlköğretim Okulu ve Sağlık Meslek Lisesi ve bir adet de cami vardır.

Bağlı Köyler

İlçeye bağlı 54 adet köy bulunmaktadır. Bu köylerimizden; bir tanesi terör ve bir tanesi de ekonomik nedenlerden olmak üzere iki tanesi boşalmış durumdadır. 12 köyümüze bağlı toplam 19 adet mezramız vardır. İlçeye bağlı köylerin çoğu belli güzergahlar üzerinde derli toplu oluşu, hizmetlerin yürütülmesinde ve ulaşımında kolaylıklar sağlanmaktadır.

Elektriksiz, susuz ya da telefonsuz köy yoktur. Köylerimizin % 40'nın yolu asfalttır. Geriye kalan yollar ise stabilizedir. Toprak köy yolumuz yoktur. Köylerimizde içme suyu sıkıntısı yoktur. Köylerimizden Yaylakent Köyünde 1 Jandarma Karakolu mevcuttur.

Ulaştırma ve Altyapı Durumu

İlçeye bağlı bütün köylerin içme suları mevcut olup bazı köylerimizde şebeke mevcuttur. Bazı köylerimizde ise Kanalizasyon mevcut olup 2001 yılında ise 6 köyümüzde kanalizasyon yapımı çalışmalarına başlanılmıştır. İlçe merkezine içme suyu 15 Kilometre uzaklıktaki Morbet dağı eteklerinden gelmektedir. İçme suyu yeterli olup ufak çapta arızalar haricinde kesinti olmamaktadır.

İlçemize bağlı köylerin dağınık oluşuna rağmen ulaşımda bir sıkıntı yaşanmamaktadır. Kış mevsiminin ağır geçtiği ilçemizde köy yollarımız yılın 12 ayı ulaşıma açıktır. Köylerimizin aynı güzergahlar üzerinde olması nedeniyle yollarının yaklaşık %40'ı asfalt yoldur. 31 Kilometresi Köy Hizmetleri İl Müdürlüğünce ve 45 Kilometresi ise Karayolları Bölge Müdürlüğünce yapılmış olan toplam 76 km. asfalt yolumuz vardır. Asfalt olan köy yollarımızda ufak tefek yamalar mevcut olmasına rağmen ulaşım rahatlıkla sağlanmaktadır.

Kemah

Tarihi ve Coğrafi Yapısı

Eski adı Gamakha olan Kemah; Doğu Anadolu Bölgesinin Yukarı Fırat Bölümünde kendi adını taşıyan bir boğazın güneybatısında yer alan engebeli bir arazide denizden 1053 metre yükseklikte kurulmuş olup, 2354 Km2. dir.

Doğal yapısı gereği savunmaya çok elverişli olduğundan, eski insanlar tarafından ünlü Kemah Kalesi yapılmıştır. Kimler tarafından ve hangi tarihte yapıldığı kesin olarak bilinmemekle beraber, Milattan Önce 205 yıllarında Arzak Kralları tarafından yapıldığı tahmin edilmektedir. Kemah Kalesi Ortaçağda Sasanilerle Doğu Roma İmparatorluğu arasında çekime konusu olmuştur Milattan sonra 638 yıllarında Halife Ömer'in Kumandanlarından İlyas Bin Camn'ın kuvvetleri daha sonra da Halife Ömer'in orduları Bizanslıları buradan çıkararak geçici olarak kaleye sahip olmuşlardır. Müslümanlarda bu bölgeden Hazar Türkleri ve Gürcüler tarafından çıkarılmıştır. Kemah Kalesi 678-679 yıllarında Abbasilerin eline geçmiştir. Bundan sonra Kemah Abbasilerle Bizanslılar arasında elden ele geçmiş, 750-751 yıllarında Bizanslıların hakimiyetine girmiştir. 1071 Malazgirt Savaşından sonra Anadolu kapıları Türklere açılınca Alparslan'ın Kumandanlarından Mengücek tarafından Kemah Türklerin eline geçmiştir. Burada Mengücek Beyliği kalmıştır. İkiyüz yıl ömürlü olan Mengücek Beyliği 1228 yılında Kemah'ı Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat'a bırakmak zorunda kalmıştır. 1230 yılında İlhanlılar Kemah'ı Selçuklulardan alarak 14. yüzyıla kadar Kemah'a hakim olmuşlardır. 14. yüzyılın ilk yarısında İlhanlılar'ın zayıf düşmesinden Osmanlı egemenliğinin 16. yüzyılın başlarında kesin olarak yerleşmesine kadar Kemah sık sık el değiştirmiştir. 14. yüzyıl sonlarında Osmanlı Devleti doğuya doğru genişlemeye başlayınca Kemah Burak Oğullarından Mutahharten'in elinde bulunuyordu. 1401 yılında sınırlarını genişleten Yıldırım Beyazit Mutahharten'in Timurdan ayrılarak kendisine bağlanmasını istemiş, fakat bu teklif kabul edilmemiştir.Daha sonra Yıldırım Beyazit Erzincan Beyliğini almış, Mutahharten de teslim olmuştur. Fakat Beylik doğrudan doğruya Osmanlı ülkesine katılmayarak Osmanlı egemenliğini kabul eden Mutahharten Bey yerinde bırakılmış, fakat askeri önemi büyük olan Kemah Kalesi Yıldırım Beyazıt tarafından alınmıştır. Timur Yıldırım Beyazıt üzerine sefere giderken Kemah Kalesini alarak Erzincan Beyine vermiştir. Timur'un Orta Asya Seferinden sonra Kemah Akkoyunluların eline geçmiştir. 1473 yılında Otlukbeli Savaşında Uzun Hasan'ın Fatih Sultan Mehmet'e yenilmesi üzerine Kemah Kalesi bir müddet yerli elebaşların elinde kalmıştır. 16. Yüzyılın ilk yarısında Safavilerin eline geçmiştir. 19 Mayıs 1515 Cumartesi günü Yavuz Sultan Selim'in Kemah Kalesini fethetmesiyle Kemah Osmanlı Topraklarına katılmıştır. bundan sonra bir daha Türk hakimiyetinden çıkmamıştır.

Ünlü Türk Gezgini Evliya Çelebi 17. yüzyılda yazdığı Seyahatnamesinde Kemah Kalesine önemli bir yer vermiş ve kalenin sağlamlığını dile getirmiştir.

Birinci Dünya Savaşında Ruslar Kemah Boğazına kadar gelmişlerse de bu boğazı geçemeyerek Erzincan'a çekilmek zorunda kalmışlardır. Böylece Kemah Birinci Dünya Savaşında Ruslara karşı savunma hattı olmuştur.

Kemah'ın Kuzeyinde Refahiye, Güneyinde Ovacık, Batısında İliç İlçeleri, Doğusunda ise Erzincan İli ile çevrilidir. İlçenin güneyinde çok sarp ve yalçın kayalardan meydana gelen Munzur Dağları uzanır. Kuzeybatısında Karadağ, Çölen Dağı ve Vank Dağları vardır. Kemah'da coğrafi yapının en belirgin özelliği arazinin engebeli olmasıdır. Geniş ve düz arazi yok denecek kadar azdır. İlçenin en önemli akarsuyu Fırat nehrinin bir kolu olan ve İlçe Merkezinden geçen Karasudur. Bundan başka Karasu'ya karışan bir çok çay varsa da bunların büyük bir kısmının Eylül ayından sonra suları kesilmektedir.

Kemah İlçesinde Kara iklimi hakim sürmektedir. Yazları kurak ve sıcak, kışları ise soğuk ve yağışlıdır. Yıllık ortalama yağış miktarı 11,6 cm. , yıllık ortalama sıcaklık ise 12,3 derecedir. İlçenin tabii bitki örtüsü steptir. İlkbaharda yeşerip yazın sıcakların etkisiyle kuruyan otsu bitkilerdir. Çevredeki dağlar genellikle çıplak ve ağaçsızdır, yer yer meşelikler mevcut olup, İlçenin Refahiye sınırı yakınında bir miktar orman vardır. Çay kenarlarında yer yer kavak ve söğüt ağaçları vardır.

İdari Durumu

İlçe Merkezi Karasu ırmağı kenarında kurulmuş olup, etrafı dağlarla çevrilidir. Merkeze bağlı 10 mahalle vardır. Mahalleler dağınık bir alana yerleşmişlerdir. İlçe Köyleri ise İlçeden geçen Karasu ırmağı etrafında ve Munzur dağları eteğinde dağınık bir şekilde bulunmaktadır. İlçenin Merkez Bucağı dahil 5 Bucağı vardır. Merkeze bağlı 18 köy, Alpköy Bucağına bağlı 21 köy, Doğanbeyli Bucağına bağlı 16 köy, Bozoğlak Bucağına bağlı 9 köy ve Oğuz Bucağına bağlı 8 köy olup, toplam 73 köyü vardır.

İlçeye en uzak köy 58 Km. mesafededir. Köyler ortalama 25 haneli ve 88 nüfusludur. Nüfusu 500' ün üzerinde sadece Mermerli Köyü bulunmaktadır.

İlçenin Merkeze bağlı 2, Doğanbeyli Bucağına bağlı 4, Bozoğlak Bucağına bağlı 8, Alp Bucağına bağlı 7, Oğuz Bucağına bağlı 3 mezra olmak üzere toplam 24 mezrası olup, İlçemiz içerisinde oba yoktur. Mezraların genelinde ikamet eden yoktur.

Sosyal Durumu

İlçenin evleri genel olarak ahşap olup, halen üzeri toprak olan binalar mevcuttur. Son 15-20 yıldan beri betonarme evlerin yapılmasına başlanılmıştır. Aydınlık odaları ve geniş holleri bulunan evlerin çoğu bahçeli olup, soba ile ısıtılmaktadır. Kamu lojmanları dışında kaloriferli bina yoktur.

İlçede Sosyal yaşantı kısıtlı olup, halkın ihtiyacını karşılayacak Sinema, Tiyatro, ve benzeri yerler yoktur. 1997 yılında çok amaçlı bir Spor Salonu Cevdet Kolak Vakfı tarafından yaptırılmıştır. Halk yazın soğuk sular gibi İlçe Merkezine yakın piknik yerlerinde eğlenmekte, kışın ise keklik, tavşan ve balık avcılığı yaparak boş zamanlarını değerlendirmektedir.

İlçede açık ve gizli işsizlik hissedilir derecede görülmektedir. Köylerde halk tarım ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Tarım arazisinin kıtlığı ve iş sahasının olmayışı İlçe halkını göçe zorlayan en önemli etkendir.

İlçemizde bir Et Kombinası ve bir Süt Fabrikasının yapılmasına Devletçe karar verilmiş, her iki inşaatında bir kısmı tamamlanmış, sonradan inşaatlar durdurulmuştur. Yarım kalan bu binalardan Et Kombinası Kemah Gıda Tarım Sanayi ve Ticaret A.Ş. ne devredilmiştir. Şirket tarafından binaların birisinde Yem Fabrikası faaliyete geçirilmiş ise de şu anda faaliyetine ara vermiştir. Yem fabrikası günlük 480 ton kapasiteli olmasına rağmen, pazarlama ve sermaye yetersizliği nedeni ile 1992 yılında yıllık 1600 ton civarında üretim yapabilmiş, daha sonraki yıllarda üretim kademeli olarak azalmış ve şu anda üretim tamamen durmuştur. Diğer soğuk hava deposu ve buna benzer binalar henüz tamamlanarak faaliyete geçirilmemiş ve boş durmaktadır.

Soğuk hava deposunun faaliyete geçirilmesiyle İlçedeki gerek hayvancılıktan elde edilen ürünler ( Peynir, Yağ vs.) gerekse mevcut meyvecilikten elde edilen ürünler depolanarak daha iyi fiyatlarla değerlendirilmesi mümkün olacaktır. Bununda İlçe ekonomisine katkıda bulunacağı, dolayısıyla mevcut nüfusun korunmasında faydalı olacaktır.

Süt Fabrikası ise Milli Eğitim Bakanlığına devredilmiş, Bakanlıkça Yatılı İmam Hatip Lisesi olarak yapımına başlanmış ve inşaat tamamlanarak eğitim öğretime başlamış, ancak 2000-2001 eğitim öğretim yılında fiilen kapanmıştır. Fakülte veya Meslek Yüksek Okuluna dönüştürülmesi halinde, mevcut binaların değerlendirilmiş olacağı gibi İlçeye sosyal, kültürel ve ekonomik yönden katkıda da bulunacağı düşünülen okul 2003-2004 Eğitim Öğretim yılında depreme dayanıklı olmadığı tespit edilen Yatılı İlköğretim Bölge Okuluna geçici olarak tahsis edilmiştir.

Eğitim Durumu

Çok eski bir ilçe olan Kemah'ta okuma yazma oranı erkeklerde % 98 kadınlarda ise % 94 dür.

İlçe Merkezinde İlkokul ilk defa 1923 -1924 öğretim yılında, köylerde ise 1924 - 1925 Eğitim Öğretim yılında başlanılmıştır.

Bugün merkezde 1, Köylerde ise 10 olmak üzere toplam 11 İlköğretim okulu olup, Köylerde 268, Merkezde 341 öğrencinin eğitim ve öğretim yaptığı bu okullarda toplam 41 öğretmen görev yapmaktadır.

İlçe merkezinde 1985 yılı içerisinde Halk Kütüphanesi açılmıştır.

Okulu olmayan ve öğrenci azlığı nedeniyle okulu kapanan köy ve mezraların öğrencileri eğitim ve öğretimden yoksun bırakılmamış, İlçe merkezinde bulunan Yatılı İlköğretim Bölge Okulunda okumaları temin edilmiştir. Bu okula devam eden yatılı öğrencilerin tüm giderleri devlet tarafından karşılanmaktadır. 520 Öğrenci kapasitesi olan Yatılı İlköğretim Bölge Okulunda 182 öğrenci eğitim ve öğretim yapmaktadır. Okulda 3 idareci, 17 öğretmen, 10 hizmetli görev yapmaktadır.

Kemah İlçesi Merkezinde 1 orta dereceli okul vardır. İlçede ilk defa 1949 - 1950 öğretim yılında ortaokul açılmış, 1976 - 1977 öğretim yılında lisenin de eklenmesiyle bu iki okul Kemah Lisesi adı altında tek bir okul haline getirilmiştir. 2 İdareci ve 8 Öğretmenin görev yaptığı bu okulda, 125 lise öğrencisi eğitim ve öğretime devam etmektedir. Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından devredilen 50 öğrenci kapasiteli yurtta 48 öğrenci parasız yatılı olarak eğitim öğretim görmektedir. İmam Hatip Lisesi 1977 - 1978 öğretim yılında açılmıştır. 250 yatılı kapasitesi bulunan okula 1995-1996 öğretim yılı için yatılı öğrenci alımına başlanılmış ise de, öğrenci azlığı nedeniyle 2000-2001 eğitim öğretim yılı başlangıcında Valilikçe kapatılmış, ancak Bakanlıkça resmen kapatılmamıştır. Boş bulunan bu okul Yatılı İlköğretim Bölge Okulunun lojman ve yatakhanelerinin depreme dayanıklı olmadığının tespit edilmesi üzerine geçici olarak Yatılı İlköğretim Bölge Okuluna tahsis edilmiştir.

İlk defa 1974 yılında Halk Eğitim Merkez Müdürlüğünün açılması ile halk eğitim çalışmalarına başlanmıştır. 2004-2005 öğretim yılında İlçe Merkezinde 1 Arıcılık, 2 Silaj yapımı ve gübreleme, 1 Sağlık Bilgisi,1 Kurban Kesimi ElemanıYetiştirme, köylerde ise 2 Arıcılık, 2 Okuma Yazma, kursları açılmış ve 214 kişiye belge verilmiştir. Halen Temel Giyim, Bilgisayar, Makine Nakışı ve Yöresel Halk Oyunları kursları devam etmektedir.

İlçede basımevi, sinema ve tiyatro olmayıp, 2 kitap, gazete ve mecmua satıcısı vardır. Gazete ve mecmualar Pazar günleri dışında İlçeye günlük gelmektedir.

Cevdet Kolak Vakfı tarafından 1997 yılında yaptırılan çok amaçlı Kapalı Spor Salonu hizmete girmiştir. Nizami ölçülerde futbol sahası yapılmış ise de standartlara uygun hale getirilememiştir. Lise ve Bölge Okuluna ait voleybol sahaları bulunmaktadır.

Kemah'ta belli başlı olarak Erzincan'dan - Kemah'tan, Sivingin Ucu, Büyük Cevizin Dibi adlı oyunlar Davul-Zurna eşliğinde 5-6 kişiyle halay şeklinde oynanır. Folkloru geliştirmek amacıyla Halk Eğitim Merkez Müdürlüğünce çalışmalar yapılmıştır.

Ekonomik Durum

İlçemiz ekonomisi genelde tarım ve hayvancılığa dayanmaktadır. Eski zamanlardan yakın zamana kadar yörenin koşullarına uygun olarak Demircilik, Marangozculuk, Yemenicilik, (Küçük Ayakkabıcılık) , Dokuma Tezgahçılığı, Terzilik, Bakırcılık, Kalaycılık, İnşaatçılık, Sobacılık, Değirmencilik (Su Değirmenciliği), El Dokumacılığı, Fırıncılık, Semercilik, Tenekecilik gibi küçük el sanatları İlçe ekonomisine hakim olmuş ise de bu el sanatları tamamen kaybolmuştur.

İlçemizde marangoz ve demirci atölyesi gibi küçük çaplı bir kaç işletme bulunmakta ise de belli başlı sanayi olarak Kemah Gıda Tarım ve Sanayi A.Ş. ne ait yem fabrikası dışında sanayi kolları bulunmamaktadır.

İlçenin doğal yapısı gereği tarıma elverişli arazi miktarı çok azdır. İlçenin 78841 hektarı çayır ve mera, 5110 hektarı ormanlık ve koruluk, 126925 hektarı dağlık ve taşlık olup, 24524 hektarı ise tarım arazisini, teşkil etmektedir. Tarım arazinin İlçenin yüzölçümüne oranı % 10.4 dür. İlçede ekilebilir arazinin 13807 hektarı ekilmemektedir. Tarla ziraatının temelini hububat ziraatı teşkil etmektedir. Ekilebilir alanların % 23 ü buğday, % 9.94 ü arpa, % 10.94'ü yem bitkileri, % 2'si sebze, % 8.12'si bağ bahçe ve % 46'sı nadasa bırakılmaktadır. Tarıma elverişli arazinin 14500 hektarı Sulanabilir arazi olup,5717 hektarı sulanmaktadır. Geriye kalan 10024 hektarı ise kuru tarım arazisidir.

Kullanılan arazilerin miras yoluyla bölünerek küçük parçalar haline gelmesi, Tarım girdilerinin yüksek oluşu, modern tarım alet ve makinelerinin çiftçinin elinde olmaması, yeterince sertifikalı tohum kullanılmaması nedeniyle tarımda istenilen verim alınamamaktadır. Bu sebeple Kaymakamlığımızca biri hububat, diğeri mısır ekiminde kullanılmak üzere iki adet mibzer, biri ot diğeri mısır olmak üzere iki adet silaj makinesi, 400 litrelik pülverizatör ve silaj yapımında kullanılmak üzere bir adet römork alınarak, çiftçilerimizin kullanımına sunulmuştur. İlçede 1984 yılından bu yana Boğaziçi Köyünde, 1993 yılından bu yana da Koçkar Köyünde örtü altı sebzeciliği çalışmalarına başlanılmış olup, 1997 yılında Koçkar ve Boğaziçi Köylerine teşvik amacıyla seracılık malzemeleri verilmiş, 1999 Yılında 18, 2000 yılında ise 15 damla sulamalı seracılık projesi hazırlanmış ve çiftçi ailelerine borçlandırma usulü ile verilmiştir. İlçede seracılığın başarılı olması üzerine yeni proje hazırlanarak teklifte bulunulmuş ve 2003 yılında 10 adet sera daha çiftçilerimize kazandırılmıştır.

İlçede; 470 kültür, 2050 melez, ve 580 yerli olmak üzere 3100 Büyükbaş, 36110 koyun ve 4280 keçi olmak üzere toplam 40390 Küçükbaş hayvan mevcuttur. İnsan gücüne dayalı bir iş kolu olduğundan, genç nüfusun göç etmesinden dolayı bu sektör yeterince gelişememektedir. Şu anda 3 köyümüze 3 adet boğa verilerek sığır ıslah çalışması yapılmasına devam edilmekte olup, ayrıca 1998 yılında suni tohumlama çalışmaları da başlamıştır. Köy hayvancılığını geliştirme projesi sayesinde hayvancılık gelişme gösterecektir. Ayrıca 1999 ve 2000 yıllarında hayvancılığı teşvik amacıyla hazırlanan süt inekçiliği projesi kapsamında 67 aileye damızlık düve verilmiştir. Son yıllarda Terör nedeniyle yaylalara çıkılamadığından hayvancılığın azalmasıyla köylerde arıcılık da bir artış olmuştur. 1997 ve 1999 yılında yapılan teşviklerle bugün 13710 adet arılı kovana ulaşılmıştır. Teknik açıdan verilen kurslarla arıcılar bilinçlendirilmekte olup, 72 çiftçimize bal üretim ruhsatı verilmiştir. Ana arı desteğiyle çiftçilerimizin ana arı ihtiyaç giderlerinin %80'lik kısmı telafi edilmiştir.

İlçemizde Esnaf Kefalet Kooperatifi, Esnaf Sitesi Yapı Kooperatifi ve Tarım Kredi Kooperatifleri mevcut olup, Hakbilir, Doğanbeyli ve Çalgı köyü kooperatiflerine ilaveten Alp-Doğan-Maksutuşağı, Koçkar, Muratboynu Merkez ve Tan köyü kooperatifleri faaliyete başlamıştır. 2004 yılında Alp-Doğan-Maksutuşağı S.S Tarımsal Kalkınma Kooperatifinin 50x200 damızlık inek projesi onaylanmış ve inekler alınmıştır.

İlçemizde 1 T.C. Ziraat Bankası bulunmaktadır. Türkiye Halk Bankası ise 2002 yılı içerisinde kapanmıştır. İlçede fuar,sergi ve panayır açılmamaktadır. Ancak Haziran ayı içerisinde Kemah Sultan Melik Tarih,Kültür ve Spor Şenlikleri düzenlenmektedir.

Kemaliye

Tarihi ve Coğrafi Yapısı

İl merkezine 194 km. 1168 km2 yüzölçümü olan ilçenin 2000 yılı nüfus sayımı sonuçlarına göre nüfusu 7.736`dır. Nüfusun 2243`ü İlçe merkezinde 5493`ü köylerde yaşamaktadır. İlçeye 62 köy ve 25 mezra bağlıdır. Keban baraj gölü kıyısında güzel bir vadi içerisinde kurulmuş ilçenin geçmişte Eğin olarak bilinen adı Atatürk`ün adından esinlenerek Kemaliye olarak değiştirilmiştir. İlçe merkezi ve bağlı yerleşim yerleri geleneksel yöre mimarisini ve dokusunu büyük ölçüde korumaktadır. Doğal güzellikleri ve zengin folklor ve el dokuma halıcılığı ile ünlü olan ilçede halı festivali düzenlenmektedir. Özgün mimari özellikteki Kemaliye evleri, karanlık kanyonları, taşyolu projesi, akarsuları, Keban barajı gölü ve doğal güzellikleriyle Kemaliye turizm alanında önemli potansiyele sahiptir.

Taşyolu projesi fikri Osmanlı dönemine kadar uzanmaktadır. Yolun ilk açılma çalışmaları 1949 yılında kazma ve kürek gibi ilkel araçlarla başlatılmış, ancak başarılı olunamamıştır. Her Kemaliye`linin özlemi olan projenin yapımına devlet ve vatandaş işbirliği ile 1993 yılında yeniden başlanmıştır. Proje ile Kemaliye ilçesinin Fırat vadisini izleyerek en kısa yoldan Ankara ve İstanbul`a ulaşımının sağlanması amaçlanmış ve yol 220 km. kısalmıştır. Ayrıca 7 köyün ilçe merkezi ile ulaşımı sağlanmıştır. Taşyolu projesi tamamlanarak Karanlık Kanyon ile Divriği-Kemaliye ve Harput güzergahı turizme açılmıştır.

Kemaliye`nin dünyaca ünlü Eğin halıcılığının yeniden geliştirilmesi amacıyla Hacı Ali Akın Meslek Yüksek Okulunda halıcılık bölümü açılmıştır. Kemaliye Köylere Hizmet Götürme Birliği, Hacı Ali Akın Meslek Yüksek Okulu ve İlçe Halk Eğitim Merkezinin işbirliği ile halıcılığın geliştirilmesi ve turizmin hizmetine sunulması amaçlanmıştır.

Kemaliye evleri dünya kültür mirası listesine alınmıştır. ÇEKÜL Vakfının ilçede bölgeye hizmet vermek üzere bürosu açılmıştır. Kemaliye evlerinin özgün mimarisi korunarak turizmin hizmetine açılması çalışmaları devlet-vatandaş işbirliği ile devam etmektedir.

Kemaliye`ye 40 km. uzaklıkta olan Ocak köyü konuk evleri, hamamları, camileri, kütüphane ve okul gibi sosyal tesislerinin yanı sıra helikopter pisti, düzenli yapılaşması ve bakımlı asfalt yolları ile görülmeye değer bir Anadolu köyüdür. Ocak köyünde bulunan Hızır Abdal Türbesi Selçuklu ve Osmanlı mimari özelliklerini yansıtmakta, kim tarafından hangi tarihte yapıldığı bilinmemektedir. Yaklaşık 700 yıl önce Hıdır Abdal`ın burada kurduğu tekkesinden Türk gücünün çevreye yayılmasında etkili hizmetleri olmuştur.

Kemaliye ilçesinin diğer tarihi yerleri; Endiçi Kalesi, Roma Mezarlığı, Pigan Kalıntıları, Hasgel Kalıntıları, Arsanias Kalıntıları, Topkapı Kalesi, Orta Cami, Kadıgölü ve Ala Mağarası`dır.

İlçenin arazisi tarıma elverişli değildir. Küçükbaş hayvancılıkta kıl keçisi beslenmekte ve arıcılık yapılmaktadır. İlçenin kalkınması turizm sektöründeki gelişmelerle mümkün olacaktır.

İlçenin hangi dönemde kurulduğu bilinmemektedir. Kemaliye yöresi, MS 4. yüzyıldan itibaren Bizans İmparatorluğu`nun topraklan içinde kalmış, 7. yüzyılda Müslüman Araplar`ın akınlarına uğramıştır. Türkler`in Anadolu`ya gelişleri ile Anadolu Selçukluları`nın, İlhanlı Devleti`nin ve Akkoyunluların egemenliği altına girdi. Çelebi Mehmed döneminde Osmanlı Devleti`ne bağlandı. Uzun süre Diyarbekir Eyaleti`nin Arapkir Livası`na bağlı bir kaza merkezi olarak yönetildi. 19. yüzyılda Mamuret ül-Aziz (Elaziz) Vilayeti`nin Harput Merkez Sancağı`na bağlı bir ilçedir. 1926`da Malatya`ya bağlı bir ilçe iken, 1938 yılında Erzincan iline bağlanmıştır. Geçmişte Eğin olarak bilinen ilçenin adı, Mustafa Kemal`in adından esinlenerek Kemaliye`ye çevrilmiştir.

İlçe merkezi ve bağlı diğer yerleşimleri geleneksel yöre mimarisini ve dokusunu büyük ölçüde korumaktadır. Yakın çevresindeki doğal güzellikleri ve zengin folkloruyla büyük bir turizm potansiyeline sahiptir.

Halıcılığı ile ünlü olan ilçede, her yıl halı festivali düzenlenmektedir.

Tarihi Yerleri

Endiçi Kalesi:Aşutka köyü arazisindedir. İlk çağdan günümüze ulaşan yerleşim alanıdır.

Roma Mezarlığı:İlçenin güneyinde, Fırat nehrinin içindeki taşlar üzerindedir.

Pigan Kalıntıları:İlçenin kuzeybatısındadır. Roma, Bizans, Selçuklu dönemlerine ait kalıntılar vardır.

Hasgel Kalıntıları:İlçenin doğu kesiminde, Roma döneminden günümüze ulaşan kalıntılardır.

Arsanias KalıntılarıKale, toplantı salonu ve kilise önemli yapılardır. Çoğu yıkık durumdadır. Kalıntılar Roma dönemine kadar uzanmaktadır.

Topkapı Kalesi:Dutluca köyü yakınındadır. Son cemaat yeri sonradan eklenmiştir. Minaresi Selçuklu özelliği gösterir. Mescit bölümü orijinal özelliğini korumuştur.

Orta Camii:Kadıgölü`nün kıyısında bulunan Orta Camii`nin, 17. ve 18. yüzyıla ait olduğu sanılmaktadır. Dört ana ayak üzerine oturan kubbe, caminin tüm tabanına hakimdir.

Ayrıca ilçede; 1596 yılında Melik Ahmet Paşa tarafından yaptırılan Kışlacık Köyü Camii, 1305 tarihinde yaptırılan ve halen kullanılan Salihli Köyü Camii, 1641 yılında ilçe merkezinde yapılmış Taşdibi Camii, 1858 tarihinde Padişah Abdülmecid tarafından yaptırılan YeşilyamaçKöyü Camii ve Başpınar Köyü Camii vardır.

Kadıgölü:Çeşitli efsanelere konu olan bir su kaynağıdır.

Ala Mağarası:İlçenin kuzeydoğusunda bulunan Ala Mağarasının içinde dehliz ve kanallar bulunmaktadır. Girişinde sızıntı olarak akan suyun, ala ve sedef hastalıklarına iyi geldiği bilinmektedir.

Ocak Köyü (Hıdır Sultan Abdal Ocağı):Çok eski yüzyıllarda, "Şeyhler" olarak bilinen köyün, günümüzdeki adı Ocak`tır. Ancak, köyün kurucusunun maneviyat dünyasına candan bağlı olanlar, bu isim yerine çoğunlukla Hıdır Abdal Sultan Ocağı ismini kullanırlar. Köy, ilçe merkezi Kemaliye`ye 40 km uzaklıktadır.

Konuk evleri, hamamları, camileri, kütüphanesi ve okulu gibi sosyal tesislerinin yanısıra müzesi, helikopter pisti, çeşmeleri, düzenli ve bakımlı yollan ile örnek ve görülmeye değer bir Anadolu köyüdür.

Hıdır Abdal Türbesi:Türbe, Selçuklu ve Osmanlı mimarisinin özelliklerinde yapılmıştır. Yapıya tümüyle taş işçiliği hakimdir. Yapılış tarihi ve kim tarafından yapıldığı bilinmemektedir. Varlığı dönemin padişah fermanlarıyla tescil edilen, daha sonra 1925 yılında yürürlüğe konan bir yasa uyarınca kapatılan ve 24 yıl sonra yeniden açılan Hıdır Abdal Sultan Türbesi tarihe ışık tutan anıt bir eser olarak halkımızın ziyaretine açıktır.

Anadolu insanının "ermiş", "veli", "evliya" olarak nitelendirdiği kişilerden biri olan Hıdır Abdal, Hacı Bektaş Veli tarafından "Düşkünocağı" göreviyle onurlandırılmış ve onun manevi dünyasından feyz almıştır. Yaklaşık 700 yıl önce burada kurduğu tekkesinden, Türk gücünün çevreye yayılmasında etkili hizmetleri olmuştur.

Üzümlü

Tarihi

Tzumina-Cimin ve Üzümlü Asırları bu isim altında yaşamış bir ilçemiz. Erzincan'ın kuzeyindeki dağ zinciri eteğinde, tarihi Altıntepe'nin yakınında oluşu, onun bir çok kültür ve medeniyeti yaşadığına delildir.

Din açısından, paganist devreyi Urartu'dan İran dönemine kadar yaşadı. Takiben ateşgede rahiplerinin kontrolüne girdi. Persler Anahid gibi kültür bölgesindeki gibi Üzümlü'de de tapınma aracı yaptılar. Roma'nın gelişi ile bu defa Latin panteonu hakim olmuştur.

Hırıstiyanlık, çok sonraları, Aziz Grigor (Aydınlatıcı) vasıtası ile yayıldı. Kısa zamanda bir çok vank denilen tapınaklar, hem Üzümlü'de hemde Erzincan'da göz çarpmıştır. Doğuda Theodisiopolis (Erzurum), Tzumina da Aedifis'de görüldüğü gibi, Doğu Roma'nın büyük imparatoru Justinianus adıyla göze çarpmıştır.

Sasani istilalarının yerini VII. yy ortalarında İslam gazaları aldı. Peygamber Hz. Muhammed'in sahabesi veya halifelerin emirleri, Kemah, Erzincan ve Erzurum gazalarında Üzümlü'yü de İslam Devleti topraklarına kattılar. Böylece ilk defa Allah, Hz. Muhammed ve dolayısıyla ezan sesleri Üzümlü sosyal hayatında gördü.

Malazgirt Zaferi ile Üzümlü'nün de kaderi değişti. Alp Arslan ve Melikşah'ın emirlerinden olan Mengücük Gazi, İlk Türk hakimi olarak Üzümlü'de saygı ve itibar görmüştür. Selçuklular, Moğollar, İlhanlılar, Türkmen asıllı beylikler ve nihayet Koyunlular'dan sonra Kara ve Ak Koyunlular da Üzümlü'ye Türkleşme sürecini kazandırdılar. Yıldırım ve Tümerlenk gibi Fatihler ve Üzümlülüler'in yabancısı değildiler. Şah İsmail fırtınasına, Yavuz Sultan Selim 1514'te son verdi. Kanuni Sultan Süleyman gibi Cihan Padişahı İran seferi için Üzümlü'nün Cibice geçidinden geçti.

Üzümlü, Erzincan gibi sürekli depremlerin tehdidinde kaldı. Eski kalıntılarını toprağa gömdü. Bir çok insanı da zarara uğradı.

Osmanlı-Rus harplerinin sonuncusu sayılan I. Dünya harbinde yenik düşülmesi üzerine Ruslar, 1916'da ilk işgal acısını yaşattılar. I. Kafkas

Kolordusu'nun fedakar askerlerince 1918'de kara günlere son verildi. Mütareke' kongreler' Büyük kurtarıcı M.Kemal ile, hem Hey'et-i Temsiliye Reisi, hem de 1924'te Reis-i Cumhur Gazi Mustafa Kemal Paşa olarak tanıştı. Onu topraklarında gördü. 1923'te Cumhuriyet İdaresi. Vilayet Merkezi Erzincan idi.

1924 yılına kadar köy statüsünde yerleşim birimi olarak süregelen Üzümlü bu yıl Nahiye statüsünü kazanmıştır. Ve yine Üzümlü Belediyesi 14 Nisan 1930 tarih ve 1580 sayılı Belediyeler Kanununun 2. maddesi gereği Nüfusu 2000 den fazla mahallerde belediye teşkilatı mecburidir.' Hükmüne göre 1930 yılında kurulmuştur.

M.Kemal Atatürk sürekli olarak, demiryolu politikası üzerinde durdu. Nihayet 1938'de modern ulaşım aracı tren-demiryolu Üzümlü güneyinden geçirildi. Aşılmaz Karasu, betonarme ve demir köprülerle aşıldı.

19.06.1987 gün ve 3392 Sayılı Kanunla İlçe yapılan Üzümlü'de 16.09.1988 tarihinde fiilen Kaymakamlık kurularak faaliyete geçmiştir.

Üzümlü, Tzumina ve Cimin isimlerini taşımıştı. İlçe oluşu ile, Kara Üzümü ile sıfatlandırıldı ve 'Üzümlü' adını aldı. Ve böylece 2000'li yıllara doğru adım atılmak üzeredir.

Tarımın, ticaretin, kültürün ve eğitimin gelişme göstermekte olduğu Üzümlü'yü artık parlak bir gelecek beklemektedir.

Coğrafi Yapısı

Üzümlü İlçesi, Doğu Anadolu Bölgesi'nin Yukarı Fırat Bölümünde, Erzincan İli sınırları içerisinde yer alır, İlçe arazisinin büyük bölümü (%80) Erzincan havzasının kuzeyinde uzanan Esence dağları (3549 m.) sahasinde, küçük bir bölümü (% 20) ise Erzincan ovasında (1200 m.) bulunmaktadır. Üzümlü, kapladığı alan itibariyle Otlukbeli'den (254 km2.) sonra Erzincan'ın ikinci küçük ilçesi olup, yüzölçümü 410 km2. dir.

İlçenin Kuzey sınırı Erzincan Ovası ile Çayırlı ovası arasında su bölümü çizgisi oluşturan dağların zirvelerinden geçirilmiştir. Doğuda Sansa boğazının büyük bir bölümünü sınırları içerisine alan Üzümlü'nün güney sınırı genel olarak Karasu ırmağını takip eder. İlçeyi Erzincan Merkez İlçeden ayıran sınır güneyde Denizdamı köyü ile kuzeyde Esence dağlarının zirvelerinden biri durumundaki Dağınık dağı (3463 m.) arasında çekilen bir hatla belirlenmiş olup, her hangi bir doğal çevre unsuruna dayanmamaktadır.

Üzümlü İlçesi idari bakımdan Kuzeyde Çayırlı, doğuda Tercan, güneydoğuda Pülümür (Tunceli) güneyde ve batıda Erzincan Merkez ilçe ile komşudur.

Erzincan Ovasını batı-doğu doğrultusunda kat eden Uluslar arası E-80 Karayolu Üzümlü İlçesi topraklarından geçtikten sonra Sansa boğazına girer. İlçenin en büyük yerleşim ünitesi durumundaki Üzümlü şehri, E-80 Karayolunun yaklaşık 5 km. kuzeyinde kurulmuş olup, Erzincan İl merkezine uzaklığı 22 km. dir.

Üzümlü İlçesinin suları Karasu (Fırat) nehrinin kolları tarafından (Cimin deresi, Pağnik Çayı, Su deresi ve Değirmen deresi gibi) drene edilmektedir. Aygır gölü dışında doğal oluşumlu gölün bulunmadığı ilçe, kaynaklar ve yer altı suyu potansiyeli bakımından ise nispeten zengin sayılır. Üzümlü ve çevresinde Karasal iklim özellikleri görülmektedir. Ova tabanında stepler, dağlık kesimde ise meşe ağaçlarının ağırlıklı olduğu ormanlar hakim bitki örtüsünü oluşturur.

Üzümlü İlçesi, Ülkemizin depremsellik riski en yüksek yörelerinden biridir. Türkiye'nin Kuzeyini batı-doğu yönünde kat eden Kuzey Anadolu Fay Hattı (KAF) Suşehri havzasından sonra Erzincan Ovasına girmekte ve ovanın kuzey kenarı boyunca ilerlemek suretiyle Üzümlü'nün güneyindeki tepelik sahaya ulaşmaktadır. Muhtemelen birden fazla kırıktan meydana gelen bu fay, daha sonra güneydoğu istikametinde devam ederek Karlıova'ya (Bingöl) doğru uzanmaktadır. Birinci derece deprem bölgesi içerisinde yer alan Üzümlü İlçesi tarih boyunca Erzincan ile birlikte pek çok deprem yaşamıştır. Son 1000 yıllık yörenin yerleşme tarihi içerisinde 19'u yıkıcı olmak üzere 57 kadar büyük deprem meydana gelmiştir. Özellikle 1939 ve 1992 yıllarında meydana gelen depremler Üzümlü ve çevresindeki beşeri hayatı derinden etkilemiştir.

İdari Durumu

3392 Sayılı Kanunla İlçe olan Üzümlü'de merkez teşkilatının tüm birimleri oluşturulmuştur. İlçe merkezi ile Bayırbağ, Karakaya ve Altınbaşak Beldeleri olmak üzere 4 Belediye teşkilatı vardır. Günümüz itibariyle ilçenin 23 köyü ve bu köylere bağlı 29 mezra olmak üzere merkez dışında 55 yerleşim birimi mevcuttur.

İlçede bucak teşkilatı yoktur. Yerleşim yerleri olan köylerin çoğu dağlık bölgededir. Az bir kısmı ovada toplanmıştır. İlçeye en yakın köy 7 km. mesafede bulunan Çadırtepe ve en uzak köy 56 km mesafede bulunan Esenyurt köyümüzdür.

Ekonomik yönden yeterli düzeyde bulunmayan İlçe halkı kamu yatırımlarına gerekli işgücü ve maddi yardımda bulunamamaktadır. Halkın gelir seviyesinin düşüklüğü yanında sosyal ve eğitim seviyesinin de genel olarak düşüş oluşu nedeniyle halk katkısı umulan seviyede değildir. Ancak vatandaşların Devlete bağlılıkları en üst seviyede olduğu görülmektedir.

Sosyal Durumu

Arkeolojik bulgular Üzümlü ve çevresinde yerleşme tarihinin M.Ö. 3000 yılına kadar uzandığını göstermektedir. Yöre Huriler ile başlayıp Türkiye Cumhuriyetine kadar devam eden tarihi süreçte 19 ayrı devlet ve medeniyete ev sahipliği yapmıştır.

Üzümlü'de şehirsel fonksiyonlar henüz yeterince gelişmemiştir. Bunda Erzincan şehrine yakın olmanın payı büyüktür. Nitekim ilçeye bağlı köyler yanında Üzümlülülerin kendisi dahi şehirsel hizmetlerin önemli bir bölümünü Erzincan'dan karşılamaktadırlar. Yerleşmenin konum ve yol bağlantıları bakımından kendine bağlı köylere sapa düşmesi, gelişmeyi ve şehirleşmeyi güçleştiren önemli faktörlerdendir.

Esasen Cimin deresi etrafında kümelenmiş olan yerleşmenin asıl merkezi (Çay, Babacan ve Oruçlu Mahallelerinin kesişim bölgesi) bitişik düzen konutlardan oluşmuş büyük bir kasaba görünümündedir. Ticari işyerleri ve kamu hizmet binaları bu kesimin ortasında yer almaktadır. Son yıllarda açılan yollar ve inşa edilen yeni konutlarla geleneksel mimarinin izlerini taşıyan bu eski doku formu nisbeten değişmeye başlamıştır. Üzümlü'yü E-80 karayoluna bağlayan yaklaşık 5 km. uzunluğundaki ana aksın her iki yanında gelişen yeni ikametgah alanları tam bir şehir görümünündedir.

Birinci derece deprem bölgesi olması nedeniyle İlçe merkezinde son zamanlarda yapılan konutlar teknik şartlara uygun olarak yapılmaya başlanmıştır. Bunun yanında ilçede konut sıkıntısı da yaşanmaktadır.

Köylerde köy odası, kahve ve bakkal gibi toplumun sosyal yaşantısını etkileyen faktörler ovada bulunan 5-6 köyün dışındaki köylerde bulunmamaktadır.

Sosyal yaşantıyı ekonomik uğraşılarımız olan tarım ve hayvancılık yönlendirmektedir. İlçede elektrik ve telefonsuz olan köyümüz yoktur. İlçe merkezinde su problemi yaşanmamaktadır. Köylerde yeterli içme suyu mevcut ise de çetin kış şartları nedeniyle sürekli tahribat olmaktadır.

İliç

İl merkezine 116 km. uzaklıkta, 1397 km2 yüzölçümü olan ilçenin 2000 yılı nüfus sayımı sonuçlarına göre nüfusu 7.691`dir. Nüfusun 2361`i İlçe merkezinde 5330`u köylerde yaşamaktadır.İlçeye 58 köy ve 23 mezra bağlıdır. Kuruçay adıyla Kemaliye ilçesine bağlı bucak merkezi iken, 1938 yılında demiryolunun İliç`ten geçmesi üzerine Kuruçay kaza merkezi İliç`e taşınarak ilçe yapılmıştır. İliç`in köylerinde çok sayıda tarihi yapı kalıntıları bulunmaktadır.

Refahiye-İliç-Kemaliye hattı ilk çağ ulaşım sisteminin bir parçasıdır. Altıntaş köyünde Romalılara ve daha sonraki dönemlere ait çok sayıda kalıntılar bulunmaktadır. Demir, barit, krom ve asbest bilenen maden rezervleridir. İlçe ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanmaktadır. İlçede 75.000 adet koyun ve 10.000 adet kıl keçisi olmak üzere toplam 85.000 adet küçükbaş hayvan bulunmaktadır. Koyun sayısı açısından ülkenin önde gelen ilçelerindendir.

İlçedeki hayvan mevcuduna bağlı olarak süt potansiyeli yüksektir. Sütün Erzincan tulum peyniri olarak ünlenen peynir iç piyasada pazarlanmaktadır. Laktasyon döneminde bir kıl keçisinden 90 kg., bir yerli koyundan 80 kg. süt elde edilmektedir. Küçükbaş hayvancılık yerli ırklara dayandığından et verimi, süt verimine oranla biraz daha düşüktür. Et verimi koyunlarda karkas ağırlığı 26 kg., kuzuda 12 kg. ve kıl keçisinde 25 kg.dır. Yılda ortalama 1.260.000 kg. tulum peyniri ve 100.750 kg. salamura peyniri üretilmektedir.

İlçenin ilk yerleşim tarihi bilinmemektedir. Ancak, Erzincan`ın diğer ilçeleriyle aynı tarihi evreleri yaşamış olduğu sanılmaktadır.

Kuruçay adıyla, Kemaliye ilçesine bağlı bir bucak merkezi iken, 1938 yılında demiryolunun İliç`ten geçmesi üzerine, Kuruçay kaza merkezi İliç`e taşınarak İİiç ilçe yapılmıştır.

Ali Cevad, 19. yüzyıl İliç şehrine ilişkin şu bilgileri vermektedir:"Erzurum Vilayeti`nin Erzincan Sancağı`na bağlı ilçe merkezi bir kasabadır. Toprağı çok verimli olduğu için, her çeşit tarım ürünü yetişir. Küçük sanayi alanında, kaba dokumalar, bürümcük benzeri yünden ince şayaklar dokunur.

Ayrıca, kapı perdesi ve döşemesi olarak kullanılan bir tür keçe de dokunur."

İliç`in köylerinde çok sayıda höyük ve tarihi yapı kalıntıları bulunmaktadır. Bunların çoğunda bilimsel kazı ve araştırmalar yapılmamıştır. Refahiye-İliç-Kemaliye hattı ilk çağ ulaşım sisteminin bir parçasıdır. Altıntaş köyünde, Romalılara ve daha sonraki dönemlere ait olan çok sayıda kalıntılar bulunmaktadır.

Otlukbeli

İl merkezine 142 km. uzaklıkta, 254 km2 yüzölçümü olan ilçenin 2000 yılı nüfus sayımı sonuçlarına göre nüfusu 4.651`dir. Nüfusun 3479`u İlçe merkezinde 1172`si köylerde yaşamaktadır.İlçeye 10 köy ve 2 mezra bağlıdır. İlçe Fatih Sultan Mehmet ile Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan arasında 1473`te yapılan Otlukbeli savaşından ismini almaktadır. Çayırlı ilçesine bağlı belde iken 9 Mayıs 1990 tarihinde ilçe olmuştur. İlçede tarımın yanında hayvancılık önem taşımakta, zengin manganez rezervleri bulunmaktadır. Nüfusun %80`i hayvancılıkla uğraşmaktadır.

Otlukbeli gölü oluşumu ve özellikleri itibariyle doğal anıt olarak nitelendirilmektedir. İlçede geniş meraların olması nedeniyle küçükbaş hayvancılığın yaygınlaştırılması ve ırkının ıslah edilmesi ile arıcılığın geliştirilmesi ve desteklenmesi gerekmektedir.

Daha önceleri Karakulak olarak bilinen, 1473`te Fatih Sultan Mehmed ile Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan arasındaki Otlukbeli Savaşı burada olmuştur. Otlukbeli, 1800`lü yıllarda bucak haline getirilerek, idari yönden Tercan ilçesine bağlı iken, 1954 yılında Çayırlı ilçesine bağlanmıştır. 7 Haziran 1971 yılında Belediye teşkilatı kurulan Karakulak beldesinin ismi 10 Nisan 1973 günü Otlukbeli olarak değiştirilmiştir. Otlukbeli beldesi 9 Mayıs 1990 tarihinde ilçe olmuştur.

Ekonomik bakımdan her türlü tarım ürünlerinin yetiştirildiği ve hayvancılığın büyük önem taşıdığı ilçede, ayrıca zengin manganez madeni rezervleri bulunmakta ve halen özel sektör tarafından işletilmektedir. Nüfusunun %80`i hayvancılık ile uğraşmaktadır.

İlçe merkezinin 6 km kuzeybatısında bulunan göl, traverten seddi (Maden sularının oluşturduğu traverten seddi) gölü olup, oluşumu günümüzde de devam etmektedir. Yüzölçümü 6500 m2 olan gölün derinliği 15-18 m civarındadır.

Otlukbeli gölünün en önemli özelliği, çanağının ve oluşumunun göl türleri içerisinde günümüze kadar bilinenlerin içerisinde dünyada tek tip oluşudur. Göl, bu özelliğinden dolayı, doğal anıt olarak nitelendirilmektedir.

Refahiye

İl merkezine 71 km. uzaklıkta, 1744 km2 yüzölçümü olan ilçenin 2000 yılı nüfus sayımı sonuçlarına göre nüfusu 15.987`dir. Nüfusun 6034`ü İlçe merkezinde 9954`ü köylerde yaşamaktadır.İlçeye 121 köy ve 73 mezra bağlıdır. Eski adı Gercanis olan ilçenin tarihine ilişkin ayrıntılı bilgi bulunmamaktadır.

Erzincan Mutasarrıfı Şefik Paşa tarafından bolluk anlamına gelen Refahiye adı verilmiştir. İlçenin 10 km. batısında Soğuk göze ve Karaçam mevkileri arasında 2000 m. rakımlı Dumanlı Yaylaları; soğuk su kaynakları, göleti, piknik alanları ve kayak imkanları ile yaz ve kış turizmi açısından gelişmeye elverişli bir ortam oluşturmaktadır. Her yıl Ağustos ayında bal festivali düzenlenmekte olup, yılda yaklaşık 350 ton bal üretimi gerçekleştirilmektedir. Önemli tarım ürünleri çavdar, bakliyat, ceviz, kavun ve karpuzdur. İlçenin en önemli potansiyeli orman alanları olup, toplam ormanlık alan 59.712 ha`dır. Toplam il ormanlık alanlarının %57`sini oluşturmaktadır. Ormanlık alanlar içerisinde sarıçam üretim ormanı 38.938 ha., muhafaza ormanı ise 20.780 ha. dır. Orman sahalarında kuşburnu, kekik gibi ekonomik değeri olan otsu bitkiler ile orman içi su ürünleri alabalık tesisleri bulunmaktadır. İlçede 5 milyon adet/yıl kapasiteli Vali Metin İlyas Aksoy Orman Fidanlığı bulunmakta olup, ihtiyaca göre yıllık 1 milyon adet fidan üretimi gerçekleştirilmektedir.

İlçede 4448 ha. alanda yapılan ağaçlandırma çalışmaları başarılı olmuş, 88 ha. alanda yapılan ağaçlandırma ise başarısız olmuştur. Yıllık ağaçlandırma potansiyeli 450 ha.dır. İlçedeki ormanlık alanlarla kaplı Dumanlı Dağlarında ve Kutlu Tepe Dağlarında günü birlik piknik, yürüyüş, kampçılık, yayla turizmi ve kış sporları yapma imkanları bulunmaktadır.

Erzincan il merkezi ile Refahiye ilçesi arasında E-80 karayolu üzerinde 45 km.de Sakaltutan mevkiinde Yıldırım Akbulut Kayak Tesisleri bulunmaktadır. Kayak tesislerinde her türlü kış sporları yapma, otelinde konaklama imkanları mevcuttur. İlçe de orman sektörüne bağlı yayla turizmi, alabalık üretimi, ekonomik değeri olan otsu bitkilerin üretimi, avcılık, balıkçılık yapılmaktadır.

Eski adı Gercanis olan Refahiye`nin tarihine ilişkin ayrıntılı bilgi bulunmamaktadır. Erzincan yöresi ile aynı yönetimler altında yaşadığı sanılmaktadır. İlçeye, Erzincan Mutasarrıfı Şefik Paşa tarafından, bolluk anlamına gelen Refahiye adı verilmiştir.

İlçe, batısındaki çam ormanları ve merkezden 10 km mesafede Soğukgöze ve Karaçam mevkileri arasında yer alan, yüksekliği 2000 m olan Dumanlı yaylaları, soğuk su kaynakları, gölekti, piknik alanları ve kayak imkanları ile yaz ve kış turizmi açısından önem taşımaktadır. Her yıl Ağustos ayında bal festivali düzenlenmektedir.

Ekonomisi toprak ve tarım ürünlerine dayanmaktadır. Çavdar, bakliyat, ceviz, kavun ve karpuz bolca yetiştirilir.

Tarihi Yerleri

Kutlutepe Kalıntıları:Cengerli köyü çevresinde bulunmaktadır. Roma ve Bizans dönemlerine ait kalıntılar vardır. Çevrede bulunan önemli yerleşim alanıdır. Tarihte Kemah-Başguvar Dariza üçgeninde, Malatya`ya uzanan yolun kilit noktası özelliğini taşımaktaydı.

Kadıköy Kilisesi:Kadıköy kilisesi, günümüze kadar sağlam olarak gelmiştir. Kesme taştan yapılan kilisenin, giriş kapısı bezemeleriyle dikkat çeker. Kapıdaki atkı taşı üzerinde kabartma olarak işlenmiş haç motifi bulunmaktadır. Kilisenin içinde, duvar resimlerinin izleri mevcuttur. Apsisin önünde, ağaçtan yapılmış ince bir işçiliğe sahip bezemeli pano vardır.

Kutsal Kaya-Roma Antreposu:Kökeni Hititlere kadar uzanmaktadır. Kutsal kayanın kuzey kesiminde bulunan Roma Antreposu üç yuvarlak binadan oluşmaktadır.

Merkez Camii:İlçe merkezinde bulunan Merkez Camii, batılı dönem bezeme özelliklerini göstermekte, avlusunda ise Bahaettin Paşa şehitliği bulunmaktadır.

Köroğlu Mağarası:İlçenin Altköy mevkiinde bulunan mağaraya taş merdivenlerle çıkılmaktadır. Mağaranın içerisinde kesilmiş taşlardan oturma bankları vardır. Mağaranın içinde bulunan izlerin, Köroğlu`nun kır atının izleri olduğu söylenmektedir.

Bal Kaya:Yatan arslan görünümünü andıran kayadaki oluklara, anlar yaz aylarında yuva yapmaktadır. Bu yuvalarda oluşan ballar, oyuklardan aşağıya aktığından, kayaya Bal Kaya adı verilmiştir.

Gölet:Kalkancı köyüne 2 km mesafede bulunan Kalkancı göleti ve Akarsu köyü göleti sulama amaçlı kullanılmakta ve piknik yeri özelliği de taşımaktadır.

Dumanlı Yaylaları:İlçenin batısında, Soğukgöze ve Karaçam mevkiileri arasında yer almaktadır. Denizden yüksekliği 2000 m olan dumanlı yaylaları genelde çam ormanları olmak üzere çayır ve bitkilerle kaplıdır.

Doğal güzelliği, temiz havası, bol soğuksu kaynakları, av hayvanları ve kamp imkanları ile yaz ve kış turizme açıktır.

Tercan

İl merkezine 88 km. uzaklıkta, 1592 km2 yüzölçümü olan ilçenin 2000 yılı nüfus sayımı sonuçlarına göre nüfusu 33.643`dür. Nüfusun 11.207`si İlçe merkezinde 22.436`sı köylerde yaşamaktadır.İlçeye 3 Belde, 69 köy ve 116 mezra bağlıdır. Eski bir tarihi olan ilçe, Kanuni Sultan Süleyman zamanında kesin olarak Osmanlı egemenliğine girmiştir. İlçenin Selçuklulara tabi Saltuklular Beyliğinin yöneticisi Mamahatun tarafından 1190 tarihinde kurulduğu tahmin edilmektedir. İlçe uluslararası E-80 karayolu üzerinde Erzurum ve Erzincan illerine aynı uzaklıktadır.

Çadırkaya bucağında Çadırkaya tepesi, Konarlı köyünde Şirinli kale, Esenevler köyünde Şirinkayalar mağaraları, Üçpınar köyünde Vank kilisesi, yörenin ören yerlerindendir.

Kadın Hükümdar Mama Hatun ve Külliyesi, Saltukoğullan Hükümdarı II.İzzettin Saltuk`un kızı olan Mama Hatun, 1191 yılında Saltukoğullan Beyliği`nin hükümdarı olmuştur. Eyyubiler`in Ahlat`ı kuşattıklattıklaı sırada çevre beyliklerine ait ordularla, Ahlat`a yardıma giden Saltuklu kuvvetlerinin başında bulunmaktaydı.

Hükümdarlığının ilk yıllarındaki durumu açıklık kazanmamış olmakla beraber, yeğenlerine karşı kararlı ve güçlü bir şekilde mücadele ederek 10 yıl hükümdarlığını sürdürmüştür.

Mama Hatun Mısır ve Suriye Meliki El Adil`den kendisine uygun soylu biriyle evlenmesi konusunda istekleri gerçekleşememiş, kadın hükümdar olmanın güçlükleri nedeniyle siyasi yaşamından ayrılmıştır.

Onun daha sonraki yıllarda nasıl yaşayıp, kaç yaşında öldüğü bilinmiyor. Ancak, hayatının son yıllarını Tercan`da geçirmiş olması ve buradaki türbede defnedilmesi ile Tercan, bir süre onun adıyla anılmıştır. Bu soylu kadın hükümdar, Tercan`da Orta Çağ Türk mimarisinin en ilginç ve önemli eseri kervansaray, hamam, mescit ve kendi türbesinden oluşan büyük bir külliye inşa etmiştir.

Tarihi Yerleri

Mama Hatun Türbesi:Saltuklu dönemine ait olan türbenin, 1192 yılında ölen Saltuklu Erzurum sahibesi Mama Hatun için yaptırılmıştır. Mimarı Ahlatlı Ebul-nema bin Mufad-dalü`l-Ahval`dır. Türbe, dairesel planlı mimari özelliği ile Anadolu türbe mimarisi içindeki tek özgün eser olarak dikkat çeker.

Türbe kapısı üzerinde bulunan 5 kitabenin dördünde kurandan alınan ayet, Hazreti Muhammed ile 4 Halifenin adlan, birinde ise mimarın adı yazılıdır. Ortadaki sivri külahlı kümbet, kimi aynlıkları dışında, genel çizgileriyle Ahlat kümbetlerini andırmaktadır. Sarımsı kesme kireç taşından inşa edilen yapı, iki bölümden oluşur.

Ortadaki kümbet ve çevresinde 2.50 m kalınlığında dairesel duvarla çevrilmiştir. Çevre duvar, içten 11 nişlidir. Bu nişlere Mama Hatun`un yakınlarının sandukaları yerleştirilmiştir. T.Erdoğan Şahin`e göre, Evliya Çelebi`nin gördüğü orijinal süslemeli mermer sandukanın yerine, günümüzde geç dönemlere ait sembolik bir sanduka bulunmaktadır. Ortada yükselen kümbet iki katlıdır. Dıştan 8 dışbükey dilimler, köşelerde ince uzun sütuncelerle son bulmaktadır. 8 köşeli kaide üstünde yükselen kümbetin altında çapraz tonozlu mezar odası vardır. Üst kattaki mescide 7 basamakla çıkılmaktadır. Taçkapı mukarnas dolgu, geometrik motifler, çok dilimli rozetler ve dörtlü düğümlerle bezenmiştir. Bordürlü dikdörtgen niş içindeki mazgal pencereler üzüm salkımı, palmet ve rumi süslemelidir.

Mama Hatun Kervansarayı, Hamamı ve Mescidi:Yapım kitabesi bulunmayan kervansarayın 13. yüzyılda yapıldığı tahmin edilmektedir. T.Erdoğan Şahin; A.Tevhid ve Ravendi`yi kaynak göstererek yapının 13. yüzyılda inşa edildiği görüşündedir.

Türbenin 30 m doğusundadır. Onarımlar nedeniyle özgün biçimini yitirmiştir. Yakın bir geçmişte çevre düzenlemesi ile birlikte restorasyonu yapılmıştır. Ana hatlarıyla Osmanlı kent hanları planındadır. Sarımsı renkte, düzgün kesme kireç taşı ile inşa edilmiştir. Çevre duvarı konik çatılı 16 silindirik yarım kuleyle desteklenmiştir. Doğuda sivri kemerli taçkapı vardır. Girişin sağ ve solunda dikdörtgen planlı mekanlar sıralanır. Ortada üstü açık avlu, kuzey ve güneyinde yük hayvanları için uzun ahırlar ve bir dizi hücre bulunmaktadır. Planı ve mimari özellikleriyle 12. yüzyıl sonunda yapıldığı sanılmaktadır.

Kervansarayın kuzeydoğu köşesinde yer alan Mama Hatun Hamamı, kitabesi olmamakla birlikte kervansarayla aynı zamanda yapıldığı sanılmaktadır. Orijinal özelliklerini oldukça yitirmiştir.

Külliye içerisinde bulunan ve Evliya Çelebi`nin sözünü ettiği mescit, I.Dünya Savaşı`nda yıkılmış, daha sonra yerine bir cami inşa edilmiştir.

Kötür Köprüsü:Tuzla suyuyla, Karasu`nun birleştiği yerdedir. Tümüyle yontma taştan olan yapının, günümüze yalnızca ayaklan kalmıştır.

Pekeriç Kalesi (Çadırkaya):İlçenin Çadırkaya beldesinde bulunmaktadır. Yaklaşık 100 m yüksekliğinde doğal kayadan oluşmaktadır. Kayaya oyulmuş odalar, merdivenler, sarnıçlar bulunmaktadır. Surlardan günümüze çok azı gelebilmiştir. Kalıntılar buranın çok eski bir yerleşim alanı

olduğunu göstermektedir.

Abrenk (Vank) Kilisesi:Üçpınar köyü yakınlarındaki Vank dağının güneydoğusunda, çukurca bir alan içerisindedir. Giriş kapısının üzerinde 1854 tarihi yazılıdır. Kilise ile birlikte bir şapel ve iki adet dikili taş bulunmaktadır. Bu taşlar, mimarisi ve bezemesiyle dikkat çekici olup, 12. yüzyıldan sonra Selçuklu Beyi Nasurettin dönemiyle tarihlenen kitabeleri taşırlar.

Kefrenci Tapınağı:İlçenin Oğulveren köyündedir. Bezemeleri önem taşımaktadır. Yapı, Pers özelliğine sahiptir.

Oklu Baba:İlçeye 20 km uzaklıkta, Çadırkaya beldesinde bir tepe üzerinde bulunan mezarlık, savaşta ok ile şehit düşen bir ermişe ait olduğu söylenir.

Kadıgölü:Çeşitli efsanelere konu olan bir su kaynağıdır.

Ağ Baba:İlçeye 15 km uzaklıkta Akyurt köyünde, Ağaçlık ve sulak bir mesire yeridir. Yöre halkı tarafından kutsal sayılan bu yer, ziyaret edilmekte ve kurban kesilmektedir.